10 Nisan 2009 Cuma

ŞARAP SEÇİMİ

Melen Shiraz
Kategorisi :Sek Kırmızı Şarap
Bölgesi :Trakya
Üzüm Çeşidi :Shiraz
Üretim Yılı :2004
Alkol Oranı :Alc. %13 (hacmen)
Şişe Hacmi :750 ml

Dünyaca ünlü İran kökenli bu üzümün Trakya Bölgesi ilk mahsülü olma özelliğini taşır. Berrak ve canlı kırmızı renktedir. Ön burunda geçkin karanfil, derinden karabiber, yeşil biber, ıtır ve meyvemsi aromalar hissedilir. Ağızda dengeli, yumuşak ve yuvarlaktır. Dolgun olmasının yanında üzümden gelen bibersiliği çok iyi yansıtır. Başta kuzu olmak üzere her türlü ana et yemeklerine, kebaplara çok iyi eşlik eder. Fazla tuzlu olmayan peynirlerle ve aperatif olarak tüketilebilir.

4 Nisan 2009 Cumartesi

ŞARAP DEGUSTASYON DERSLERİ I



ŞARAP TADIMI

Şarap analizi için Pasteur’den bu yana birçok modern kimyasal yöntemler geliştirilmiş olsa da kalite için yine de en önemli analiz üç duyu (görme-koklama-tatma) ile yapılanıdır. Bu işi en iyi yapacak kişilerde elbette degüstatörlerdir. Bununla birlikte şarap panelleri de düzenlenmektedir. Bu panellerde de şarap tadımı yapılmaktadır. Ama katılımcıların şarap tiplerini tanımaları, şarabın sahip olması gereken buke ve aromayı iyi bilmeleri, iyi bir tat alma duyusuna sahip olmaları ve örnekleri kritik edebilmeleri gerekmektedir. Duyusal analizler şarap kalitesinin geliştirilmesi, şarapların bakımının zamanın da yapılması ve yönetmeliklere uygunluğunun sağlanması amacıyla yapılır.

Duyusal analizlerin sonucunda şarabın tadı, kokusu, rengi, berraklığı konusunda fikir edinilir. Bunun yanı sıra şaraba uygulanması gereken işlemlere şişelenme olgunluğuna gelip gelmediğine de karar verilir.

DEGÜSTATÖRLER
Duyusal analizleri en iyi şekilde yapacak kişilerdir. Şarap tipleri hakkındaki bilgileri, şarabın sahip olması gereken renk, buke ve aromayı bilmeleri, şarap özellikleri hakkındaki hafızaları onları diğer şarap severler ayrıcalıklı kılmaktadır. 

DEGÜSTASYON
Şarabı duyu organlarımızı kullanarak incelemeye degüstasyon adı verilir. 
Degüstasyon üç aşamada yapılır. 
1- Görsel inceleme
2- Koklayarak inceleme
3- Tadarak inceleme






3 Nisan 2009 Cuma

ŞARKÖY MESLEK YÜKSEKOKULU ŞARAP ÜRETİM TEKNOLOJİSİ VE BAĞCILIK

Türkiye'nin ilk şarap okulu.Türkiye'de alanında en uzman akademisyenlerin ve uzmanların eğitim verdiği bölüm, okulun müdürü olan Elman Bahar'ın çabalarıyla gelişmeye devam ediyor.

NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ
ŞARKÖY MESLEK YÜKSEKOKULU
Programın Amacı ve Açılma Gerekçeleri:

Dünyadaki bağcılığın gereği olan modern bağ alanlarının kurulabilmesi için; kaliteli üzüm çeşidinin seçilmesi; asmaların üretim teknikleri, sulama, gübreleme, hastalık ve zarar-lıların tespiti, ilaçlama, budama, uygun terbiye şeklinin verilmesi gibi bakım işlerinin yanında üzümün pazarlanması , kaliteli şıra ve şarap yapımı gibi işlerin yürütülmesinde uzmanlaşmış bağcılık ve şarapçılık teknikerlerini yetiştirmektir. Tekniker görevi itibariyle mühendisler ve teknisyen arasında orta kademe yöneticisidir.Bulunduğu konum itibariyle tekniker teknisyen-
den daha fazla teorik bilgiye ,mühendisten daha fazla uygulama becerisine sahip bir ara ele-mandır.Teknikerler bağ tesislerinde , küçük şarap işletmelerinde üst kademede teknik eleman olarak çalışabilirler.Ayrıca kendi adlarına özel işletmeler kurabilirler.

Şarköy ilçesi merkezi, Mürefte ve Hoşköy kasabalarıyla birlikte 16 köyü bağcılıkla uğ-raşmakta ,45.000 ton şaraplık üzüm 12.000 ton sofralık üzüm üretimi yapılmaktadır.2003 yılı rakamlarıyla 21.000 ton üretimiyle ülkemiz şarap üretiminin yaklaşık 1/3’ni karşılamaktadır.
Ayrıca Şarköy Ziraat Odasına kayıtlı bağcı sayısı 4500 civarındadır. Şarköy ilçemizde Bağcılığa ve Şarapçılığa destek vermek ; son dönemlerde şarapçılığa olan eğilimi destekleme amacıyla bu bölüm okulumuzda açılmıştır.

13 Aralık 2008 Cumartesi

ŞARABIN TARİHİ

Dünyada şu anda kuzey yarım küresinde 20 ila 52 derece kuzey paralel ile güney yarımkürede 20 ila 40 derece güney paralelleri arasında mevcut 3000 civarı değişik üzüm türünün atası sayılan yabani asma bitkisi "vitis vinifera" ilk olarak güney Kafkasya'da İ.Ö 8000 - 6000 arasında ortaya çıktı. Yabani olan bu bitkinin İ.Ö 6000'den sonra bağcılık yapılarak geliştirilebilmiş olacağı, şarabın ise toprak kapların yapılma tekniğinin icadından sonra (yaklaşık İ.Ö 5500 / 5000). İ.Ö 6000 yılına ait olduğu belirtilen üzerinde üzüm salkımı olan bir büyük amfora Gürcistan'ın Tiflis şehrindeki müzede sergilenmektedir. Şarabın muhtemelen bir tesadüf sonucu bir kaba bırakılan üzümlerin bir süre sonra fermente olmuş suyunun tadılması yolu ile keşfedilmiş olduğuna inanılır.

İran - Irak sınırında yer alan Zağros dağlarında bulunan bir testideki şarap tortusunun 7000 yıllık olduğu anlaşıldı. Bu testi ise şu anda Pennsilvanya'daki arkeoloji ve antropoloji müzesinde sergilenmekte.

Din kitapları da şarabın ilk çıktığı bölge olarak Ağrı dağı civarını yani aynı coğrafyayı göstermektedir.

Tekvin'de (Yaratılış 9) yazdığına göre Nuh Peygamber, gemisi Ağrı dağında karaya vardığında ilk asma çubuğunu dikip ona özenle bakmış ve elde ettiği üzümlerden yaptığı şarabı içince sarhoş olmuştu. Sarhoş haliyle çadırda çırılçıplak dolaşırken oğlu Ham, çıplak babasına bakmış, dışarıya çıktığında anlatmış ve kardeşleri Sam ve Yafet örtüyü geri geri yürüyerek babalarının omuzlarına bırakıp çıplaklığı görmemeyi tercih etmişlerdi. Babaları ayıldığında Ham'ı bu hareketinden dolayı şiddetle cezalandırmış "Lanetli ol Ham ! Oğlun Kenan kardeşlerinin sonuncu kölesi olsun !" demişti.

Kenan şimdiki Filistin civarına yerleşti ve o gün bugün bunca gönderilen peygamberlere rağmen o bölge huzura bir türlü kavuşamadı. Ne kuvvetli laneti varmış Hazreti Nuh'un !..

Fıkra'ya göre Hz. Nuh'un şarabı tufandan evvelki şaraplara benzememiş. Acı ve buruk olmuş. Şeytan şarabı tatlandırmak için bir yöntem önermiş:

- Bir tilki, bir arslan ve bir eşek kestirecek ve kanlarını karıştırıp asma çubuklarının dibine dökeceksin. Hz. Nuh şeytanın dediklerini yapmış ve şarap nefis olmuş. Derlerki işte bunun için bir kadeh şarap içen tilki, ikincisini içen arslan, üçüncüyü içen ise...


Hititler

Şarabın tarihi daha eski olmasına rağmen şarap kültürünün başlangıcının Hititlerde (İ.Ö 4000) olduğu kabul edilir. Ankara'daki Anadolu Medeniyetleri müzesindeki İ.Ö 3000'nin son çeyreğine ait olduğu sanılan som altından mamul şarap sürahisi ve ayaklı şarap kadehi bulunmuş en eski şarap kabıdır. Konya'nın Ereğli ilçesinde bulunmuş bir taş kabartmada Hitit Kralı Varpalavas iki elini bereket tanrısı Tarhu'nun karşısında kavuşturmuş bereket dilerken Tanrının elinde o zamanın iki en değerli gıda maddesi görülmektedir: üzüm ve buğday. Üzüm, Tarhu'nun sağ elinde olduğuna göre, üzüme buğdaydan fazla önem verilmektedir.

Hititlerde Telepinu ölümsüz ana ve babasına ölümlülerle oyun oynayan, söz dinlemez bir afacan oldu. Hiç sebep olmaksızın şimşeği oraya buraya fırlattı, gizleri ortaya döktü, şarap tanrısı olup insanları sarhoş etti, mevsimleri birbirine karıştırdı. Telepinu, Hititlerde çok sevilen, popüler bir tanrıydı.

Hititler, şaraba "Wiyana" diyorlardı. Etimolojik açıdan Hint-Avrupa dillerindeki karşılığı wine, wein, vin, vinum gibi kelimelerin bu kökten geldiği sanılmaktadır. Şarap, Hititlerin önemli bir ihraç maddesi idi. Bugünkü Suriye ve İsrail kıyılarında yaşayan Kenanlılar ve sonra aynı coğrafyada Fenikeliler şarabı geminin altına serilmiş kumlara saplanması için dibi sivri yapılmış amphora'ların içinde Mısır'a, Girit'e ve Yunanistan'a taşıyorlardı. Suriye ve Irak'ta bulunmuş olan bazı tabletlerde şarapların ova veya dağlık arazideki üzümlerden yapılmış olmasına göre iki kaliteye ayrıldığı, dağlık bölge şaraplarının diğerlerine nazaran daha pahalı olduğu kayıt altına alınmış.

Kuzeyde ise Hititlerin şarabını Traklar satıyordu. Bir yandan da Asurlu tacirler tarafından şarap 250 - 300 eşeğin oluşturduğu kervanlarla Mezopotamya bölgesine İran'a ve Hindistan'a taşınıyordu.

Doğu geleneğine göre ise şarabı İran şahlarından Cemşid bulmuştu. Onbeş gün boyunca yedikleri üzümün kaynadığını görünce tadını beğenmemiş, bir kaç gün sonra üzüm suyu durulunca zehir diyerek süzüp bir şişeye doldurmuşlardı. Dayanılmaz bir baş ağrısı çeken bir cariye intihar etmek için bu suyu içince faydası ve tadı görülmüş oldu. Bu nedenle şaraba Şahdâru adı verildi.

Mezopotamya'da bağcılık ve şarapçılık, Asur hükümdarı Assurbanipal zamanında çok gelişmiştir. Assurbanipal'in sarayının asma bahçesi çok meşhurdu ve kral bu bahçede yaptırdığı bir çardakta tahtta oturur, kraliçe ile birlikte şarap içerdi.

Egon Friedell Mısır ve Eski Doğunun Kültür Tarihi adlı kitabında Babil'i şöyle anlatıyor:

"Babillilerin sofra ihtişamı sefahat eğilimli idi. Sofra zevkleri her türlü narkotik ile arttırılıyordu. Makbul olan şarap Şam'dan ya da Filistin'den gelendi."

Gılgamış destanın Babil versiyonunda canlıları çift çift teknesine alıp selden korumak isteyen kaptan Utnapishtim teknenin yapılması sırasında "çalışanlara bira, yağ ve şarap verdim nehirler dolusu içtiler" der. Demek ki şarap Tufandan evvel de vardı.

Sonraları, Mısırlılar Hititlerden şarapçılığı öğrenmişler ve Firavunlar devrinde şarap imal etmeyi başarmışlardır. Onlar da cibreyi çarşaf şeklinde bezlerin içine doldurup bezin ağzını bükerek suyunu bir daha sıkma usulünü bulmuşlardır.

Mısırlılara göre şarabı yeraltında da büyük gücü olduğu bilinen tarım tanrısı Osiris bulmuştu. Herodot'a göre yeni ay günü Mısırlıların yaptığı "O geri döndü" festivalinde bütün yıl tüketilenden fazla şarap tüketilirdi.


Deniz Gürsoy'un, Oğlak Yayınevi'nden çıkan 'İnceliklerin Kadehindeki Şarap' kitabından